Akşemseddin Kimdir, Neden ve nasıl öldü? | Mehmed Bir Cihan Fatihi

Mehmed Bir Cihan Fatihi dizinin 3. bölümünün ardından Akşemseddin Kimdir, neden öldü? diye merakla araştırılıyor. Akşemseddin kısa hayatı haberimizde.

Akşemseddin Kimdir, Neden ve nasıl öldü? | Mehmed Bir Cihan Fatihi

Akşemseddin, İstanbul’un fethi sırasında büyük yararlılıklar göstermiş, genç sultanı teşvik ederek zaferin kazanılmasında önemli katkılarda bulunmuştu. Peki Akşemseddin kimdir, neden öldü?

AKŞEMSEDDİN KİMDİR?

Akşemseddin (d. 1389, Şam - ö. 16 Şubat 1459, Göynük) asıl adı ile Mehmet Şemseddin, çok yönlü Türk âlimi, tıp insanı ve Şemsîyye-î Bayramîyye isimli Türk tarikâtının kurucusu. Fatih Sultan Mehmed'in hocası olarak bilinmektedir.

İstanbul'un fethi

Akşemseddin'in asıl ünü, II. Murat'ın emir ve isteğiyle II. Mehmed'in hocalığına tayin edilişiyle başlamıştır. Akşemseddin, II. Mehmed'e danışmanlık yapıp İstanbul'un fethine katkıda bulunmuştur. Akşemseddin çocukları, öğrencileri ve müritleriyle birlikte fetih ordusuna katılmışlardır. Akşemseddin İstanbul kuşatmasının en kritik günlerinde II. Mehmed'e bir mektup yazmıştır.,

Akşemseddin Kimdir, Neden ve nasıl öldü? | Mehmed Bir Cihan FatihiAkşemseddin Kimdir, Neden ve nasıl öldü? | Mehmed Bir Cihan Fatihi

AKŞEMSEDDİN NEDEN VE NASIL ÖLDÜ?

Fatih Sultan Mehmed'in akıl hocalığı ve danışmanlığını yapan Akşemseddin, İstanbul fethedildikten sonra sarayda kalmak istememiştir. Fatih Sultan Mehmed ne kadar ısrar ettiyse de kabul etmeyen Hoca Akşemseddin, hayatının kalan yıllarını Göynük'te geçirmiş ve 70 yaşında vefat etmiştir.

Çok yönlü Türk âlimi ve tıp insanı olarak tarihe geçen Akşemseddin, 1389 yılında Şam 'da doğdu. İstanbul’un fethi sırasında Fatih Sultan Mehmed’e verdiği destekle bilinmektedir. Şeyh Hamza'nın oğlu oğludur ve asıl ismi Mehmet Şemseddin’dir. Şeyh Hamza (Kurtboğan) ailesiyle beraber geldiği Amasya'da küçük Şemsettin'i pek iyi yetiştirdi. Akşemseddin'in soyu, baba tarafından Ebu Bekir'e dayanmaktadır. İlk tahsilini babasından alan Akşemseddin, 7 yaşında hafız olup, ailesiyle birlikte Çorum-Osmancık kazasının Sarpın kavak köyüne' yerleşmiştir. Babasının vefatından sonra Amasya ve Osmancık medreselerinde eğitimini tamamlayan Akşemseddin, müderrislik payesi aldı ve Osmancık Medresesine müderris oldu. Akşemseddin ayrıca, tıbba ve eczacılığa merak sararak tıp ilmini öğrendi. Daha önceden Abdülkâdir Geylânî, İmam-ı Gazali ve Muhammed Celaleddin-i Rumi gibi örneklerinde görüldüğü gibi, ilim tahsili ile tatmin olmayan Akşemseddin, irfan tahsili için müderrisliği ve medreseyi terk etti. Tasavvufa olan ilgisinden dolayı, İran'ı ziyaret eden Akşemseddin bir süre sonra Anadolu'ya dönmek zorunda kaldı.

Kısa süre tasavvufun bütün yollarını ve inceliklerini öğrenen Aksemseddin, Hacı Bayram Veli'den aldığı izinle Ankara'dan ayrıldı ve Beypazarına yerleşti. Beypazarında büyük bir şöhret bulan Akşemseddin, kısa bir süre sonra oradan da ayrılır ve İskilip'e yerleşir. İskilip'ten de yine aynı kesrete düşme sebebiyle ayrılır ve Bolu'nun Göynük ilçesine yerleşir. Göynük'te de yine bir değirmen ve mescid inşa ettirip, kendi çocuklarının tahsil ve terbiyesi ile meşgul olmuş, diğer taraftan mevcut eserlerini yazmış ve yedi kere hacca gidebilme imkanı bulmuştu. Akşemseddin'in on iki evladı olduğundan bahsedilmekte ise de mevcut diğer kaynaklarda sadece on çocuğundan söz edilmektedir.

Akşemseddin, bilim'de ve tasavvufta olduğu gibi, tıp ve eczacılık alanında da büyük bir üne sahipti. Tıp alanında bulaşıcı hastalıklar üzerinde de önemli çalışmalar yaptı. Araştırmaları sonunda tıp ile ilgili Türkçe Maddet-ül Hayat ve Arapça yazdığı Hall-i Müşkilât ve Risalet-ün nuriyye adlı Tasavvuf Türkçe yazdığı Maddet-ül Hayat’ta geçen Hastalıkların insanlarda teker teker peyda olduğunu zannetmek yanlıştır.Hastalıklar insandan insana gözle görülmeyecek kadar küçük tohumlar vasıtasıyla geçer cümle ile ilk mikrop teorilerinden birini ortaya atmıştır. Tarihte mikroorganizmalardan bahseden ilk kişidir. Sadece beden hastalıkların değil, aynı zamandan ruh hastalıklarının da hekimi olan Akşemseddin, ruh hastalıklarını da tedâvi ederdi.

AKŞEMSEDDİN’İN İSTANBUL’UN FETHİNDEKİ YERİ

Akşemseddin'in asıl ünü, II. Murat'ın emir ve isteğiyle II. Mehmed'in hocalığına tayin edilişiyle başladı. İstanbul’un fethi sırasında büyük yararlılıklar göstermiş, genç sultanı teşvik ederek zaferin kazanılmasında önemli katkılarda bulunmuştu. Akşemseddin çocukları, öğrencileri ve müritleriyle birlikte fetih ordusuna katıldı.

Fethin en önemli günlerinde Ebu Eyyub’el Ensari’nin kabrini bularak ordunun maneviyatını yükseltmişti. Dünya malına önem vermeyen Akşemsettin, Fatih Sultan Mehmet’in büyük saygı ve sevgisini kazanmıştı. Fatih Sultan Mehmet ile İstanbul’a girişleri daha sonra ünlü olacak bir hikâyeye dönüştü.
Akşemseddin, fetihten sonra, II. Mehmed'in ısrarına rağmen İstanbul'da kalmak istemedi, Göynük'e çekildi ve 16 Şubat 1459 yılında 70 yaşında vefat

Akşemseddin ve tıp

Akşemseddin, bilim'de ve tasavvufta olduğu gibi, tıp ve eczacılık alanında da büyük bir üne sahipti. Fakat kaynaklarda Akşemseddin'in tıp ilmini kimden ve nasıl öğrendiğine dair net bir bilgi yoktur. Bununla alâkalı İskoç oryantalist Elias John Wilkinson Gibb, History of Ottoman Poetry adlı eserinde, Akşemseddin'in tıp alanındaki ilmini, Hacı Bayram Veli ile beraber olduğu yıllarda elde ettiğini kaydetmekte ve kendisinden âlim ve mübarek bir kimse diye söz etmektedir. Sadece beden hastalıkların değil, aynı zamandan ruh hastalıklarının da hekimi olan Akşemseddin, ruh hastalıklarını da tedâvi ederdi.

Mikrobun kaşifi

Akşemseddin, Antonie van Leeuwenhoek'in yaklaşık iki asır sonra deneyle keşfettiği mikrobu, Maddetü'l-Hayat adlı eserinde yıllar öncesinde dile getirdi:

 

0
0
0
0
0
0
0
👍
👎
😍
😥
😱
😂
😡