Murat Türkyılmaz

Murat Türkyılmaz

Elde 1 değil, Gönülde BİR !

İnsan imkân demektir, imkânlarını ihsan bilip hakkını vermeyenler eninde sonunda mutlaka bir isyana müptela olurlar. En büyük isyan; kırık kalpler, düşen omuzlar, dertsiz başlar ve coşkusunu kaybetmiş yüreklerdir. Yeni bir şahlanış yeni bir nefes ile tecdidi iman yapılmazsa; duraklama, gerileme ve dağılma her zaman mukadderdir. Tek derdi iyiliğin ve selamın yeryüzünde hâkim olması olan güzel insanları, adanmış ruhları; yeniden er meydanına davet etmek, zırhlarını ve muhabbetlerini kuşanmaları için kırılan kalplerini onarmak, büyük zaferi henüz cenge girmeden kazanmak demektir. Seferde yoldaşını kardeş belleyen, onun derdiyle hemdert olan, onun gönlünü kazanan erler girdikleri savaşı kaybetse ne ki! Takdir Allah’tan, Tevfik Allah’tan! Kendi saflarında tevhid olamamışlar için kazanılan sözde zaferler, özde mağlubiyetlerin habercisidir.

Bir hareketin başarısı yüksek bir gayeye, bu gayeyi tahakkuk ettirmeye inanmış insanlara ve liderlik kabiliyetine bağlıdır. Bu unsurları bünyesinde başarıyla uygulayan hareketler, gayeleri hak ta olsa batıl da olsa mutlaka başarılı olurlar. Derdin hak olması tek başına arzu edilen neticenin gerçekleşmesine kâfi değildir, derdin dertli insanlarla aksiyona dönüştürülmesi sonra da bu aksiyonun bir düzen ve ahenk içinde gayeye ulaştırılması yolculuğunda güçlü bir liderliğe ihtiyaç vardır. En önemlisi, hareketi omuzlayan teşkilat mensuplarının “mensubiyet duygusunu” güçlü tutabilmektir, misyonuna yabancılaşmış, kanaat ve düşüncelerinin iltifat görmediğine inanan, kendisini adeta kıymetli mücevherler taşıyan bir hamal olarak addeden, muhabbetini kurumsal standartlar ve alışkanlıklar içine hapsetmek zorunda kalmış insanları, sadece bir “siyasal imkân ve taşıyıcı” olarak görmek, öncelikle yol kardeşliğinin gerektirdiği hakka ve hukuka riayetsizliktir.

Teşkilat, cemiyetin hücrelerine kanı taşıyan ve teneffüs imkânı veren devasa bir kudrettir. Vücudu beyin idare eder, beyni de algılar yönetir, o halde algıyı yönetmek başarı için kâfidir, teşkilat sadece kudretimizi gösterdiğimiz bir resmigeçittir diyerek; modern yöntemleri, sosyal medyayı, saha araştırmalarını, masa başı raporlarını ve bitmek tükenmek bilmeyen salon toplantılarını “kutsamak” arka sokakları es geçmektir. Teşkilat, arka sokaklara, milletin damarlarına nüfuz edebilmenin imkânıdır. Bu imkâna gereken ehemmiyet verilmediği takdirde; muktedir olmanın gücünü arka sokaklardan alıp sonra ana arter siyaseti yapmanın bedelini bu millet acı bir şekilde ödetebilir. İnsanı yaşat ki devlet yaşasın yerine algıyı yaşat ki devlet yaşasın zihniyetine geçerek “insan”ı ıskalayan bir teşkilatlılık hali, yüksek gayelerin değil değişen gündemlerin taşıyıcısı olmaya her zaman mahkûmdur.


Nerde o yiğitler ki

Gür sesleri ülkeyi bürür,

“Yürü!” dese, dağlar yürür;

“Dur!” dese kalpler dururdu?

Merhum Arif Nihat Asya’nın şiirinde ifade bulan ulvi misyonun yiğit mensuplarını yekvücut bir şekilde zafere kenetlenmiş bir muhabbette yeniden buluşturmak gerekmektedir. Bu büyük buluşma sadece bir ülkenin değil, insanlığın kaderi için büyük bir randevudur. Mücadele edilecek zamanı ve yeri seçenler zafere en yakın olan taraftır, zaman ve yer seçilmiştir, uyanmak ve uyandırmak için milletin “41 kere maşallah!” ihtarına güçlü bir cevap, güçlü bir tövbe, güçlü bir dirilişle mukabele etmek için, teşkilat 2002 de milletin çığlığını nasıl bir çığa dönüştürdüyse, şimdi de aynı aşkla iş başı yapmalıdır. Bunu başarmak “teşkilatı elde bir değil gönülde bir görmekle” mümkündür.

Not: Milletvekili aday listelerinde bir mahalle başkanını görmek hangimizi heyecanlandırmaz ki !?

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KATMAK İÇİN TIKLAYIN
1 Yorum