Abdullah Yadigar

Abdullah Yadigar

Makam-Mevki Geçicidir

İnsan ömrü dediğimiz hayat yolculuğu, imtihanlarla doludur. Varlık-yokluk, hastalık-sağlık, bela-musibet, makam-mevki gibi örnekleri çoğaltabiliriz.

Gerçek insanın yapısı, sadakati ve inancı böyle zamanlarda belli olur. Kimisi yoklukta, hastalıkta, gariplikte sabreder. Kimisi varlıkta, sağlıkta, makam-mevki de azar-tozar, yükseklerden bakar.

Her konuda olduğu gibi sevgili Peygamberimizin (sav) hayatında bizim için alınacak pek çok örnekler vardır. Nitekim bir âyet de; ‘’Andolsun, Allah’ın Resulünde sizin için; Allah’a ve âhiret gününe kavuşmayı uman, Allah’ı çok zikreden kimseler için güzel bir örnek vardır.’’ (Ahzâb-21)

Peygamberimiz (sav) Uhud Savaşında vadiye yerleştirdiği okçulara ‘’benden emir almadıkça yerlerinizi terk etmeyiniz’’ emrini vermişti.

Bu savaşta Müslümanlar peygamber efendimizin sözünü dinlememişler ve bu durum kazanılmakta olan savaşın kaybedilmesine neden olmuştur.

Vadiye yerleştirilen okçular, Peygamberimizin emrine itaat etmeyip ve nöbet yerini bırakıp ganimet toplamaya başladılar. Arkadan dolanan düşman süvari birliğince etrafı sarılan sahabe, iki taraftan da sıkıştırılarak hezimete uğramıştı.

Okçuların ganimet ve dünyalık sevdaları, İslâm ordusunun yenilgiye uğramasına ve Müslümanların felakete düşmesine sebep olmuştur.

Bireysel menfaat peşinde koşmak, bir ordunun savaşı kaybetmesine sebep olduğu gibi peşinde koşulan şahsi menfaatin de elden gitmesine sebep olur. Bundan doğacak kayıpta sadece o hatayı yapanlar değil tüm toplum zarara görür.

Peygamberimiz (sav)zamanında beş vakit namazı mescitte kıldığından dolayı lakabı Mescit Kuşu olan Salebe isminde bir Müslüman vardı. Bu zat, birkaç kere fakirlikten şikâyet ederek, Peygamberimizden kendisine bir miktar dünyalık verilmesi için dua etmesini istedi. Peygamberimiz (sav);

‘’Ya Salebe, şükrünü eda edebildiğin az mal, şükrünü eda edemediğin çok maldan daha hayırlıdır’’ der. Üç hafta boyunca Salebe aynı isteği tekrarlayınca, Peygamberimiz ellerini açarak; ‘'Ya Rabbi! Salebe’nin malına bereket ver’’ diye dua eder.

Salebe’nin 2-3 cılız koyunu, bir anda çok süt vermeye başlar. Tek doğum yapan koyunlar, ikişer- üçer tane kuzu verirler ve malı çoğalır. Salebe, vakit namazlarına gelmemeye başlayınca peygamberimiz niçin gelmediğini sahabelere sorar. Onlar da koyunlarının çoğalıp şehirden uzaklaştığını söylerler. Salebe, malı arttıkça Cuma namazlarına da gelmez olur.

Zekât Memurları gönderilerek, bu koyunların zekâtlarını vermesi istendi. Salebe; ‘’Hayır, bu koyunları ben kazandım. Kimseye vermem’’ diyerek zekâtını vermez. Memurlar gelip durumu anlatınca Peygamberimiz (sav);

‘’Vah Salabe'ye, vah Salebe'ye, yazık oldu Salebe'ye..’’ diyerek üzüntülerini belirtirler.

Sonradan pişman olan Salebe, zekâtlık koyunlarını göndermişse de Peygamberimiz, bu konuda Allah'ın hükmü var diyerek kabul etmemiştir. Peygamberimizden sonra Hz. Ebubekire ve sırasıyla diğer halifelere de göndermiştir. Peygamberimizin kabul etmediğini, ben nasıl kabul edebilirim? Diyerek geri göndermişlerdir. Sonuçta Salebe de, malı-mülkü de yok olup gitmiştir.

Fî tarihinde bir zatı muhteremden dinlemiştim. Demişti ki; ‘’İnsanoğlunda yaratılıştan gelen yetmiş küsur haslet vardır. İnsanı en son terk edeni, makam ve mevki hırsıdır.’’

El-Hak, doğrudur. Nice insanlar vardır, nokta kadar dünyalık menfaati için, virgül kadar kıvrılırlar. Geçici dünyalık saltanatı için her renk boyaya bürünürler.

Nice insan türleri vardır ki; pek çok insanın omuzları üzerinde maksuduna ulaşmak için ter döker, ter döktürürler. Menzile vardığında yüzünü görmek için üç gün kapıda bekletirler.

Bir dostum anlatıyor; Bir makama gelen dostumuzu ‘’tebrik edip, hayırlı olsun’’ demek için özel kaleminden randevu istedik. Üç gün sonra aradılar; ‘’Sizi arayacağız, bu telefondan mı arayalım?’’ –Evet, dedik. Bir haftadır dönüş yapamadılar!

Derviş Yunus ne güzel söylemiş;

Mal sahibi Mülk sahibi -Hani bunun ilk sahibi

Mal da yalan mülk de yalan -Var biraz da sen oyalan.

Asıl olan her halükârda Hakkın rızasına nail olmaktır. Bâkî kalan şu gök kubbede hoş bir seda bırakmaktır.

Abdullah YADİGAR-22-04-2014/PENDİK-İst.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KATMAK İÇİN TIKLAYIN