İbrahim Şahin

İbrahim Şahin

Utanıyorum!

Bugün bir dostum ziyaretime geldi. Biraz keder vardı yüzünde. Sebebini sorunca dününden söz etti.
“Günlük koşuşturmacanın yorgunluğuyla attım kendimi eve, şöyle güzel bir yemek ardısıra bir akşam kahvesi zihnimdeki en önemli şeydi. Aracımı park edip, bir ihtiyaç vardır belki düşüncesiyle evdekileri aradım. Kahve alırsan iyi olur dediler, dedikleri gibi yaptım ve eve yöneldim. Kapıyı açtığımda sofra hazırlanmış beni bekliyorlardı. Ellerimi yıkayıp sofraya oturduğumda meslek hastalığından olsa gerek, haberlerde ne var düşüncesiyle elim kumandaya gitti. Ne var ki, hanım razı olmadı. “Bırak huzur içinde yiyelim yemeğimizi!” diyerek, televizyonu açmama engel oldu. Sonra ekledi: “Utanıyorum sevgili eşim. Bütün haberlerde Gazze’nin mazlumları var. Onları seyrettikçe yemek yemeğe, çay içmeye utanıyorum. Yaşadıkları zulüm inanılacak gibi değil, biz bir gün aç kalsak öleceğiz sanırız. Onlar günlerdir aç, susuz, ilaçsız.” dedi ve “ Nasıl dayanıyorlar Allah aşkına?” Diye sordu.
Ne cevap vereceğimi bilemeden yemek tabağına baktım. Hanımın özene bezene yaptığı bir et yemeği ama ben de yiyecek ne iştah ne de mecal kalmamıştı.
“Ne diyeyim hatun? Buna dayanmak denmezki! Bu sadece ölümü beklemek. Bütün dünyanın gözlerinin önünde onbinden fazla insan katledildi ve bunun dörtbinden fazlası çocuk. Allah yardımcıları olsun. Ne yazık ki, istesek de bir şey yapma şansımız yok. Yapabildiğimiz sadece dua. Onu da bu şuursuzluğumuzla Allah kabul eder mi bilmem? Sonra hanım kendini suçlu hissetmesin diye tabağımı zorla bitirmeye çalıştım. Lokmalar boğazıma diziliyordu ama yemesem hanım incinirdi.
Kahve faslında hanımın “Utanıyorum” kelimesi zihnimde döndü durdu. Acaba ben de utanmalı mıydım? Yoksa gemileri yakıp, bir Gazzeli mi olmalıydım? Ölüm her yerde ölüm. Ama bu gün ama yarın bizim de kapımızı çalacak. O mazlumlar orada katledilirken Allah bize sormaz mı?
Şimdi de buradayım işte. Hiç çalışasım yoktu dedim bari bir dostu ziyaret edeyim, belki gönlümüzü ferahlatacak bir şeyler duyarız, o yüzden sana geldim.
Sefa geldin, hoş geldin! Fakat bu işin ferahlaması yok. Kardeşlerimiz siyonist zulmünün altında inim inim inlerken biz nasıl ferahlarız. Fakat bu işin teslimiyeti var. Sen de bilirsin ki, Allah kullarına kullarından daha merhametlidir. Rabbimizin vardır bir bildiği. Biz şu an için maddi manevi tüm desteğimizle elimizden geleni yapmakla mükellefiz. Devlet muhakkak bizim bilmediğimiz bir şekilde elinden geleni yapıyordur. Bugün böyle, yarın üstümüze farklı bir vazife düşerse o gün de onun amelinden mükellefiz. Biz kardeşlerimize dua edelim, bu zulüm en kısa sürede bitsin. Aksi taktirde bu işin sonu dünya savaşıdır zaten.

Misafirim ikinci çayını da içmişti ki müsade istedi… Çıkarken söylediği son cümle bir çay daha içerdim ama emin ol ki, yerken içerken de o kardeşlerimiz geliyor gözümün önüne, UTANIYORUM…

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KATMAK İÇİN TIKLAYIN