Biz nerede yanlış yapıyoruz?

Her gün öyle olaylarla karşılaşıyoruz ki, bu kadarda olmaz diye insanın feryadı figan edesi geliyor.

Geçen hafta Cuma günü bir ulusal televizyon kanalının çok izlendiğini tahmin ettiğim bir programında birAna’nın gözyaşlarında eridim kaldım. Bir Ana’nın doğurup büyüttüğü, okutup bir meslek sahibi yaptığı, bütün yoksulluğuna rağmen evlendirdiği evladını görmek için yardım dilenişine şahit olmak, altüst etti beni.

Evlendikten sonra, anayı, babayı, akrabayı taallukatı terkedip, eşinin ailesi yanına taşınan bir evladın ruhsuzluğu geleceğimiz adına umutsuzluğa düşürüyor insanı.

En hafif tabiriyle anasına milyonlarca insanın önünde “o kadın “diye hitap edebilen bir öğretmen. Çocuklarımızı en değerli varlıklarımızı emanet ettiğimiz öğretmen.

Beş yıldır, hiçbir bayramda, düğünde, kederde aramayan, sormayan bir evlat. Anası; hasretiyle yanıp tutuştuğu evladının, gururlanmak istediği öğretmeninin, boynuna sarılmak için şehirlerarası yolu kat edip evine, görev yaptığı okuluna vardığında bir şamar gibi yüzünde patlayan kapının sesiyle kovan aynı zamanda bir baba.
Ve buna izin veren bir eş ,aynı zamanda bir ana,kaynana,kayınpeder……

Kendi elimizle yarattığımız bir canavarın avı konumuna geldik.

Küçük yaştan evlatlarımızı makam ve parayı bulmaları için okutuyoruz. Her sohbetimizde kendi mali sıkıntılarımızı evlatlarımıza hatırlatarak, okumaları halinde daha güzel bir hayat yaşayabileceklerini bilmeden öğretiyoruz. Para ve makam ninnileri ile büyüyen evlatlarımız daha zengin bir eş bulunca koluna takılıyor. Bizde arkasından bakakalıyoruz.
Gözyaşlarımız para etmediği için yüzümüze dönüp bakan olmuyor.
Bedenler habire semiriyor ama ruh, vicdan açlıktan ölmek üzere. Bir hissetme, işitme yoksulluğu içerisinde debelenip duruyoruz. Onca varlığın içerisinde, açlıktan kıvranıyor ruh. Hayatımızın amillerinin kurbanı olduk. Kaybettiklerimiz kazandıklarımızdan çok daha fazla.

Sevgi,merhamet,diğergamlık,vefa,kanaat,aile,ana,baba ,dede, nine …..Bunlar artık çok eskide var olan ,bugün artık unutulmaya yüz tutmuş değerlerimiz.

Bizim sebep olduğumuz, sonuçlarına da hep birlikte katlanacağımız bir süreçten geçiyoruz. Kaybettiklerimizin arkasından ağlayarak geri getiremiyoruz.

 Ana, babalar çocuklarına en büyük yoksulluğun manevi yoksulluk olduğunu öğretmeyle başlamalı işe. Sevgi, merhamet, kanaat olmadan, dünyanın hiçbir makamı, şanı, şöhreti, parası, insanı mutluluğa, huzura, doyuma ulaştıramaz.

Buradan öğretmenlerime sesleniyorum:

Öğretmenlerim, sizi ve evlatlarımızı çok seviyorum. Lütfen sizde evlatlarımızı, anasını, babasını, vatanını, milletini, bayrağını seven bireyler olarak yetiştirin.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KATMAK İÇİN TIKLAYIN