Seyfullah Çelebi

Seyfullah Çelebi

Geldiler Gördüler ve Döndüler

Vatan; insanın halen  üzerinde yaşadığı, geçmişin acı ve tatlı hatıraları ile avunduğu, istikbâle ümitle baktığı, kısacası her üç zamanı da idrak ettiği bütün bir mekandır. Bir toprak parçasının vatan olabilmesi kolay değildir. Yüzlerce yıl yurt edinilen, uğrunda şehitler verilerek kanla yoğrulan toprak parçası vatandır. Uğrunda can verilen ve üzerinde bir medeniyet kurulan yerdir vatan. Yoksa uğrunda kan akıtılıp can verilmeyen toprak parçasının adı vatan değildir. Ünlü şâir Mithat Cemal KUNTAY, bu gerçeği şöyle dile getirir.

Bayrakları bayrak yapan üstündeki kandır,
Toprak, eğer uğrunda ölen varsa; Vatandır.
Atalarımız dünyanın en güzel ve bereketli topraklarını vatan olarak seçmişler ve bize emanet etmişlerdir. Bu cennet vatanı yüzlerce yıl ecdadımız canları ve kanları pahasına korumuşlar ve binlerce âbide dikerek üzerinde bir medeniyet kurmuşlardır. Bu vatanın, bu millete ait olduğunu camileri, türbeleri, çeşmeleri, sarayları, mezar taşları, hanları ve hamamları ile adeta tescil etmişlerdir.
Vatan olmaksızın millet, millet olmaksızın da devlet olamaz. Bir milletin varlığı, vatanın varlığına, aynı zamanda hür ve bağımsız olmasına bağlıdır.  Bu vatanın mübarekliğine dikkat çeken Mehmet Akif mısralarında şöyle der:
Kim bu cennet vatanın uğruna olmaz ki fedâ?
Şüheda fışkıracak toprağı sıksan şüheda!
Canı cânânı, bütün varımı alsın da Hüdâ,
Etmesin tek vatanımdan beni dünyada cüdâ.

Yakın tarihimizin en önemli kahramanlık destanlarından biri de Çanakkale Zaferidir. Bu zaferin milletimizin tarihinde ayrı bir yeri ve önemi vardır. Bu zafer, tarihimizin kırılma çizgisinde sarp bir virajdan geçen milletimizin yüz akıyla geçtiği en zorlu imtihanlardan biridir.

Denizde başarılı olamayacağını anlayan düşman, kara savaşlarını başlatmışsa da Mustafa Kemal tarafından Arıburnu’nda, Conkbayırı’nda, Anafartalar’da ve daha birçok yerde durdurularak geri püskürtülmüştür. Böylece düşman, denizde olduğu gibi karada da büyük bir kayba uğramıştır. Kahraman Mehmetçiğimiz tarafından tarihe altın harflerle “Çanakkale’nin Geçilmez” olduğu dünyaya ispat edilmiştir. (Kurşun, Age., s. 207; Kodaman, Age., s. 186)
Bu zafer Rabbimizin: “Sizinle savaşanlara karşı Allah yolunda siz de savaşın.” (Bakara, 190) emrine uyarak, bir düğüne gider gibi her türlü tehlikeyi göze alıp düşmana galip gelen kahraman askerlerimizin destanıdır.

Nitekim bu savaşta mağlup olan İngiliz başkomutan Hamilton, bu gerçeği şöyle ifade eder: “Türkler hücuma geçtikleri zaman ‘Allah Allah’ deyip Rablerinden yardım diliyorlardı. İşte bu Allah sevgisi ve inancı, vatan aşkı Mehmetçiği galip getirmiştir.” (Vehbi Vakkasoğlu, Bir Destandır Çanakkale, 6. basım, Nesil Yay., İstanbul 2001, s. 163)
Bu zaferin sahibi Mehmetçik, yani küçük Muhammed, Anadolu’nun çilekeş analarının, adı gibi kendi ruhunu da Peygamberimizin (s.a.s.) ruhaniyetinden alarak beslediği, sütüne Besmele’nin sırrını vererek emzirdiği ve zamanı gelince kurbanlık koçların kınalandığı gibi kınalayıp Çanakkale’ye -diğer her yere olduğu gibi- kurban olmaya gönderdiği kahraman askerdir. Nitekim bir Osmanlı anası, asker oğluna şunları söylüyordu: “Hüseyinim, yiğit oğlum benim! Dayın Şıpka’da, baban Dömeke’de, ağabeylerin Çanakkale’de şehit düştüler. Bak, son yongam sensin. Eğer minarelerden ezan sesi kesilecekse, camilerin kandilleri sönecekse sütüm sana haram olsun. Öl de köye asla dönme.” (İbrahim Refik, Çanakkale’nin Ruh Portresi, Adım Yay., İstanbul 1998, s. 167)
Bu zaferin kazanılması sırasında eli silah tutan binlerce vatan evladı görev almış; Türk’ü, Kürd’ü, Laz’ı, Çerkez’i, Arab’ı ile toplam 250 bine yakın askerimiz, İslam’ın asil bayrağını düşürmemek için şehit düşmüş; geride ise binlercesi gazi kalmıştır.

Bütün bunlar, Milli Şairimiz Mehmet Akif Ersoy’un: “Değmesin mabedimin göğsüne namahrem eli” ifadesinde de belirttiği gibi dinimizin, vatanımızın, devletimizin bekâsı için yapılıyordu.

Sonuç olarak söylemek gerekirse; Çanakkale Zaferi savaşın sadece maddî güçle kazanılamayacağını; inanç, vatan sevgisi, milli birlik ve beraberlik, dayanışma duygusu vb. manevî güçlerin savaşın kazanılmasında çok önemli rol oynadığını bütün dünyaya bir kez daha ispat etmiştir. Bugün de her zamankinden daha çok aynı ruha, inanca ve duyguya ihtiyacımız var. Çanakkale’de şahlanan ruh, milletimizin inanç ve mayasını oluşturan ruhtur. Yeni nesillerimizi bu yüce duygularla yetiştirmeli, atalarımızın emanetini genç nesillere doğru bir şekilde aktarabilmeliyiz.

RUHLARI ŞAD OLSUN.RABBİM BİZLERİ ŞEFAATLERİNE NAİL EYLESİN.

 

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KATMAK İÇİN TIKLAYIN