Gerçekten Aç Mısınız? (Açlık Beynimizde mi, Midemizde mi, Kalbimizde mi?)

Duygularımız, hayatımızı yönetirken hep ön planda olmuştur.

Aç olduğumuzu en basit şekilde karnımız guruldamaya başladığında anlarız ancak duygusal açlık, fiziksel açlıktan oldukça farklı olmasına rağmen ikisini birbirinden ayırt etmek oldukça zor olabilmektedir. Duygular, beslenmemizi etkileyen önemli faktörlerden biridir. Duygusal beslenme genel olarak olumsuz duyguları bastırmanın bir yolu olarak yemek yemektir. Yapılan araştırmalar, normalden fazla yemek yeme sebebimizin %75 oranında duygusal duruma bağlı olduğunu gösteriyor.

Beynin Aç!

Açlık hissimiz sanılanın aksine ‘midemiz’ ile alakalı değil. Açlığın anahtarı ‘beynimiz’ ve beynimizden salgılanan hormonlarımız.

Beynimiz, sinirler arasındaki iletişimi ‘nörotransmitter’ adı verilen kimyasallar ile sağlar. Ruh halimizi doğrudan etkileyen nörotransmitter’lar; serotonin, noradrenalin ve dopamin’dir.

Serotonin: Rahatlamayı ve sakinleşmeyi sağlamakla birlikte, iştah ve uykunun düzenlenmesinde rol oynar. Serotonin aynı zamanda stres ve gerilim hissini azaltır.

Dopamin ve Noradrenalin: Enerji ve zindelik sağlar. Vücutta üretildiklerinde; birey daha hızlı düşünmeye; tepki vermeye başlar; kendisini daha motive hisseder; refleksleri hızlanır.

Duygusal açlık, bir anda gelen yeme isteği, belirli besinlere karşı aşırı düşkünlük, tok olduğu halde sürekli yeme isteği,. Kişi kendini boşlukta hissettiği veya olumsuz duygular hissettiği zaman çılgınlar gibi yemek yiyebilir. Özellikle de karbonhidratlı besinleri tercih eder. Bunlar genellikle fast food, çikolata gibi glikoz içeren besinler olur. Çünkü glikoz, beynimizin besinidir. Glikozlu yiyecekler tükettiğimiz zaman vücudumuz insülin hormonu salgılar ve beyin de böylece dış uyaranlara karşı o kadar iyi odaklanır. Böylece kişi içinde bulunduğu olumsuz duygulardan dışarıya odaklanarak uzaklaşmayı seçer. Bu anlık bir aldatma ve hissedilen duyguları çözmek yerine geçici aldatmaca oluşturan beslenme düzeni bozulduğu için aşırı hızlı kilo alma, alınan kiloları geri vermeme gibi sonuçlar oluşturur.

Miden Aç!

Sağlıklı bir diyet programı kişiyi acıktırmaz. İnsan fizyolojisinde kan şekeri 3 saatte bir düştüğü için, 3 saatlik aralarda mutlaka ara öğünlerin tüketilmesi gerekir. Eğer kişi sadece 3 ana öğünden oluşan bir diyet yapıyorsa, ya da uyguladığı diyet programı kendi vücuduna ve metabolik hızına göre çok düşük kaloride ise o zaman ani açlık krizleri oluşur.

Kalbin Aç!

Duygusal açlık olarak da bilinen kalp açlığı aslında karnınızdan ziyade ruhunuzun aç olduğunu gösteren bir belirtidir.

Kızgınlık, öfke, yalnızlık, güvensizlik, suçluluk, kıskançlık, kaygı, hayal kırıklığı, üzüntü, sıkıntı, sevgi boşluğu duygusal yemek yemeği tetikler. Duyguların yerini yemekle doldurmak, kalbinizin midenizle birlik olup size oynadığı bir oyundan ibarettir.

Kilo alma sürecini başlatacaktır.. Duyusal stres fark edilip, başa çıkılmadığı sürece, binge eating olarak adlandırdığımız tıkınırcasına yemek yeme sendromuna yol açabilir.

Duygusal yemek yeme isteği, en çok "kalbimiz aç" olduğu durumda ortaya çıkar. Kalp Açlığı, sadece sevgi eksikliği, yalnızlık veya ikili ilişkilerdeki problemler nedeniyle gelişmeyebilir. Güvensizlik, suçluluk, kıskançlık, kaygı, hayal kırıklığı, üzüntü, sıkıntı, gibi duygular da duygusal yemek yeme alışkanlığını tetikler.

Böylesi dönemlerde fazla yemek yemek kilo alımı ve ileri boyutlarda obeziteye neden olurken, obezite nedeniyle ortaya çıkar

Duygusal açlığa iyi gelen besinler

Manchester Üniversitesi tarafından yapılan bir araştırma, yağ tüketimini azaltan, kilo kaybına yardımcı olan ve besin oranı yüksek bir beslenme programının de depresif semptomlara karşı ruhsal sağlığa olumlu etkileri olduğuna dikkat çekti. Üniversitenin araştırma bölüm başkanı Joseph Firth günlük hayatınızda yapacağınız basit değişliklerle etkili bir sonuç elde edilebileceğini dile getiriyor: "Fast food ile rafine şeker tüketimini sınırlandırırken öğünlerinizin besin oranı yüksek, lif ve sebze ağırlıklı olmasına özen gösterin. Böylece, ‘abur cubur’ temelli bir diyetin de olumsuz etkilerinden kaçınabilirsiniz.”

Yumurta
Serotonin üretimi için gerekli amino asitleri ve esansiyel yağ asitlerini içerir. Yumurta, yalnızca protein ve besin değeri bakımından zengin olmakla kalmıyor. Araştırmalar, kahvaltıda yumurta

tüketmenin gün boyu kalori alımını azalttığını da gösteriyor.

Bitter çikolata

Bitter çikolata: Kandaki seratonin düzeyini arttıran bitter çikolata, içerdiği flavonol ile nitrik oksit düzeyini arttırır ve kan akşını düzenleyerek damarların rahatlamasını sağar.

Ceviz
Ceviz, magnezyum yönünden zengin besinlerdir. Magnezyum serotonin hormonunun salgılanmasını artırır.

Ceviz bolca tryptophan içerir. Bu özelliğinden dolayı da serotonin salgısını artırır ve açlık hissini bastırır. Tüketimlerinde kalorilerinin yüksek olduğunu unutmamak gerekir. Günde 30 gr tüketilmeleri yeterlidir.

Süt ve süt ürünleri

Süt ve süt ürünleri triptofan içermektedir. Bu özellikleri ile depresyona karşı etki gösterirler. Süt ve süt ürünlerinden yoğurt ve kefir probiyotik özellikleri sayesinde bağırsaklardaki yararlı mikroorganizmaların sayısını artırır, bağışıklık sistemini güçlendirir ve vücuttaki yağ kütlesinin azalmasına yardımcı olarak kilo kontrolünü sağlarlar. Son yapılan çalışmalar probiyotiklerin duygusal açıdan da önemli değişimlere sahip olduğunu belirtmektedir.

Yeşil çay

Yeşil çayda L-theanine isimli aminoasit bulunur. Bu aminoasit beyindeki alfa dalgalarını canlandırıyor. Aynı zamanda yeşil çay antioksidan özelliğe sahiptir. Yeşil çay, depresyon ve anksiyeteye karşı sizi kuvvetlendirir.

Su
En iyi doğal antidepresanlardan biridir. Yeteri kadar su tüketilmemesi dehidratasyon sonucu fiziksel ve zihinsel yorgunluğa neden olur. Kendinizi daha az depresif hissetmenize yardımcı olmak için günde en az 10-12 bardak su tüketin.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KATMAK İÇİN TIKLAYIN