Abdullah Yadigar

Abdullah Yadigar

İstanbul’un Müdür’ü Kim Olacak?

İstanbul Türkiye’nin en büyük il’i olup ülkemizin bir minyatürüdür. Sosyologlar, Anketçiler ve Siyasiler genel seçimlerde İstanbul’dan alınacak sonuçlara dikkat kesilirler.

Tarihi ve kültürel bakımından zenginliği, kıtalararası stratejik bir noktada oluşu bu şehrimize ayrı bir ehemmiyet katıyor. İlgi odağı haline getiriyor.

Ankara için nasıl ki Çankaya yüksek rakımlı tepe olarak anılıp değer biçiliyorsa; İstanbul/Cağaloğlu’nun (Çankaya kadar olmasa) da aynı şekilde rakımı yüksek bir tepe olarak farklı bir değeri vardır.

Vilayet merkezinin, İl Milli Eğitim Müdürlüğünün orada, yakın zamana kadar Ulusal basın organlarının ve yayınevlerinin Cağaloğlunda oluşu bu tepeyi cazibe haline getirmiştir.

Hal böyle olunca bu ilimizin maarif müdürlüğü de aynı şekilde önem kazanıyor. Herkesin iştahını kabartıyor.

Onun için pek çok kişi, nefesi yetsin-yetmesin, kapasitesi tutsun-tutmasın hep Cağaloğlu yokuşuna tırmanmaya çalışmışlardır.

Hele-hele bugünlerde İstanbul İl Milli Eğitim Müdürü Dr. Muammer Yıldız’ın Ankara’ya ‘’Talim Terbiye Kurulu Başkanlığına’’ atandığı haberleri basında yer alınca ortalık hareketlendi.

Bir CV Dosyası hazırlayan bölge vekili, vakıf-dernek temsilcileri, Sivil Toplum Kuruluşu yetkilileri, Bakan danışmanları-özel kalemlerinin yanında alıyor soluğu.

Hiç kimse kendisini, liyakatini gözden geçirmiyor. Acaba ben bu CV’yi hazırlıyorum ama talip olduğum makama layık mıyım, demiyor. O koltuğun hakkını verebilecek miyim diye kendisini sorgulamıyor.

Saten Kumaş Takım elbise, kravat ve plastik boyalı parlak bir ayakkabı makam-koltuk doldurmaya yetmiyor. Liyakat ve ehliyet’in yanında, beşeri münasebet ve sosyal ilişki becerisi gerekir.

Eskiden Ankara’nın bürokratları, bakan ve parlamenterleri özel olarak Beyoğlu Tarlabaşındaki Konyalı Sayacı Ustalarına ayak ölçülerini verir, İskarpin (deri ayakkabılar) yaptırıp giyerlerdi. Şimdi bu tür deri ayakkabıları göremiyoruz. Hep görüntüyü kurtarmaya yönelik giyim-kuşam bile.

Referans olan açısından da aynı şey söz konusudur. Kişinin el öpüp divan duruşu çok zaman kâfi geliyor. Hele birkaç kanaldan da destek atışı aldı mı tamam! Minareyi çalan kılıfını hazırlar misali her şey öncesinden ayarlanmıştır.

Kadim kültürümüzde var olan ‘’Görev alınmaz (ehil olana) verilir’’ düsturu, tarihin raflarına kaldırıldı. Elbette istisnalar vardır ama var olan bir gerçeği de görmezlikten gelemeyiz. Bu durum elbette yeni bir şey değil, yılardır süregelen vakıadır.

Bu yöntemlerle koltuk kapan makam simsarları az da olsa görülebilmektedir. Koltuğa oturduktan sonra orayı takımının-grubunun klikleşme merkezi haline getiriyor. Kendi yörüngesi etrafında olmayanlara farklı bakıyor.

Bugünlerde İstanbul MEM için özellikle şehir isimleriyle işaret edilen kişilerin adları geçmektedir. Erzurumluymuş, Rizeliymiş, Trabzonluymuş, Sinopluymuş, Erzincanlıymış… Rivayetler uzayıp gider.

Edinilen tecrübelerin ‘’özellikle 7 Haziran sonuçlarının alınmasının’’ ardından bu hükümetin seçim sonuçlarına etki eden faktörleri analiz ettikten sonra bu tür yanılgıya düşeceğini sanmıyorum.

Artık Sivil Toplum Kuruluşlarımızı istismar edip menfaat devşiren simsarlara, bu yöntemlerle kelle götürüp taraftar getiren balon kişilere bu kadar tecrübeden sonra bu Hükümet’in fırsat vermeyeceğini düşünüyorum.

Benim bu konudaki hüsn-i zannım şudur. İstanbul İl Milli Eğitim Müdürlüğü koltuğuna kariyer sahibi, bilgi ve deneyimi yeterli olan, her haliyle koltuğu dolduran bir kişi getirilecektir.

Abdullah YADİGAR-11/01/2016

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KATMAK İÇİN TIKLAYIN