Jakoben nedir? | Jakoben zihniyeti ne demektir?

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan CSO Konser Salonu açılışında yaptığı açıklamada "Jakoben zihniyetten Türk müziği de nasibini aldı" dedi. Erdoğan'ın konuşmasının ardından 'jakoben' sözüne ilişkin arama yapılmaya başlandı. Peki Jakoben nedir? | Jakoben zihniyeti ne demektir? İşte detaylar.

Jakoben nedir? | Jakoben zihniyeti ne demektir?

CSO Konser Salonu açılışında konuşan Cumhurbaşkanı Erdoğan, yaptığı açıklamada "Jakoben zihniyetten Türk müziği de nasibini aldı" ifadesini kullandı. Erdoğan'ın konuşmasının ardından 'jakoben' sözüne ilişkin arama yapılmaya başlandı. Peki Jakoben nedir? | Jakoben zihniyeti ne demektir? İşte ayrıntılar...

JAKOBEN NEDİR?

Jakobenler veya Jakoben Kulübü, Fransız Devrimi ertesinde Fransa'ya yaklaşık bir yıl süreyle egemen olan ve devrimden çok daha fazla kanın döküldüğü Terör Dönemi'ne sebep olmuş Fransız siyasi partisidir. Gücünün zirvesinde iken 420.000 civarında üyesi olan kulübün siyasi yöntemi Jakobenizm olarak anılır.

Jakoben nedir? | Jakoben zihniyeti ne demektir?

Önde gelen üyeleri Maximilien Robespierre, Marat ve Mirbau'dur. Karşı devrimci komplolar üzerine harekete geçmişler, ancak muhalif hareketleri bastıralım derken çok daha büyük öfkeye sebep olmuşlar ve ayak üstü yapılan mahkemelerle birçok insanın idamına karar vermişlerdir. Daha sonra yol açtıkları bu kanlı dönem kapanırken kendi başları da giyotine gitmiştir. Önderleri Maximillien Robespierre'in düşüşü ve idamıyla birlikte kulüp de etkisini ve gücünü yitirmiş ve sonunda kapatılmıştır. Grup ayrıca Fransız Devrimi'ndeki Terör Dönemi'nin uygulayıcısı ve öncüsü olarak tanınmıştır.

Jakoben nedir? | Jakoben zihniyeti ne demektir?

JAKOBEN ZİHNİYETİ NE DEMEKTİR?

Günümüzde "jakoben" aşırı radikal siyasî görüşler ve kişiler için de kullanılmaktadır.

Jakoben nedir? | Jakoben zihniyeti ne demektir?

"JAKOBEN ZİHNİYETTEN TÜRK MÜZİĞİ DE PAYINI ALDI"

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan CSO Konser Salonu açılışında konuştu.

Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın açıklamalarından satır başları şu şekilde:

"Açılış programımıza yurtdışından teşrif eden ve az sonra icralarını dinleyeceğimiz kıymetli sanatçılarımıza 'ülkemize hoş geldin' diyorum.

Geçen hafta kaybettiğimiz CSO emekli başkemancısı Oktay Dalayser'i şahsım ve milletim adına yad ediyorum.

CSO'da 30 yılı başkemancı olmak üzere 45 yıl görev yapan sanatçımız geride müstesna bir miras bıraktı. Kendisine bir kez daha Allah'tan rahmet, ailesine ve sanat camiasına sabırlar diliyorum.

Açılış programımızı koronavirüs tedbirleri nedeniyle kısıtlı bir katılımla gerçekleştirmek zorunda kaldık. Salgını hep birlikte tedbirlere uyarak en kısa zamanda atlatmayı düşünüyoruz. Gerek siyasi çalışmalarımızı, gerek görüşme ve kabullerimizi salgın gerçeğine göre düzenliyoruz.

Konser salonumuzun açılışını ülkemizin kültür ve sanatı için son derece önemli olduğu için ertelemek yerine hemen gerçekleştirmeyi seçtik. Hemen yanımızdaki bina maalesef talebi karşılamaya yetmiyordu.

Göreve geldiğimizde yarım yamalak da olsa bazı fizibilite çalışmaları yapılmıştı. Bu çalışmaları yeniden ele alarak eksikleri giderdik, projeye hız verdik.

Uzun dönem sürüncemede kalan bu projeyi bizzat takip ederek tamamlamayı başardık. Dünyadaki emsalleriyle yarışacak şekilde inşa edilen CSO Konser Yerleşkesi 14,5 hektarlık alan üzerinde 5 bloktan oluşmaktadır.

Bu projede 2023 kişilik konser salonu, 500 kişilik mavi salon, 600 kişilik tarihi salon, sergi salonu, hediyelik eşya mağazası ve 10 bin kişilik açık konser salonu mevcuttur. Her ihtiyaca cevap verecek şekilde tasarlanmıştır.

Sadece mimari açıdan değil, teknik özellikleriyle de özel bir mekandır. Büyük ve küçük konser alanları dünyaca ünlü akustik uzmanlarıyla doğal akustik prensibine göre inşa edilmiştir.

Salgın şartlarının hafiflemesiyle burası inşallah başkentimizin ortasında sanatseverler için bir sanat ve müzik vahasına dönüşecektir. Her dilden ve her telden dünyanın sesi burada toplanacak, içimizdeki tüm güzellikler notalara burada yansıyacaktır.

Pisagor ve Farabi tertibinden ilhamlarla, Mozart ile Bach'ın portrelerinden... Bir kemanın içli sesinden yayılan ayrılık, bir bağlamanın en zarif perdesinde yankılanan hasret yine burada gönlümüze düşecektir.

Her açıdan göz kamaştırıcı bu muhteşem eserin tekrar Ankara'ya ve tüm sanatseverlere hayırlı olmasını diliyorum. Bu eseri şehrimize kazandıran Kültür ve Turizm Bakanlığımızı, başta sayın bakan ve ekibini, projede görev alan mimarından mühendisine, işçisine, herkesi şahsım ve milletim adına canı gönülden tebrik ediyorum.

Merhum Yahya Kemal'e göre bizim devlet kurma ve askerlik dışında dünya ortalamasının fevkinde olan 3 büyük sanatımız vardır. Yahya Kemal bujnları mimari, musiki ve şiir olarak sıralıyor.

Tarihimize baktığımızda mimari ve şiirle beraber musikinin de kültrümüüzde çok önemli bir yer tuttuğunu görüyoruz. Türk sanat müziğine hayat veren perde ve makamlar, kökü bin yıllara giden uzun serencamın yoldaki işaretleri mahiyetindedir.

Merhum Yahya Kemal, Itri şiirinde bu gerçeği şu şekilde ifade ediyor:

Tâ Budin'den Irâk'a, Mısr'a kadar,
Fethedilmiş uzak diyarlardan,
Vatan üstünde hür esen rüzgâr,
Ses götürmüş bütün baharlardan.
O dehâ öyle toplamış ki bizi,
Yedi yüz yıl süren hikâyemizi
Dinlemiş ihtiyar çınarlardan.

Türk müziği hem bu kadim birikimin, hem asırlık yolculuğumuzun, hem de bin yıllık hikayemizin özü ve özetidir. Horasan erenlerinin hikmetini, Maveraünnehir'in bereketini, Anadolu'nun irfanının bugüne taşıyan bir hazinedir. Türkü ve şarkılarımız bizim bu topraklardaki varlığımızın seste, güftede vücut bulan abideleridir.

Sanat müziğinden halk müziğine kadar tüm müzik dallarını kültür deryamızı zenginleştiren birer nehir olarak görmemiz gerekiyor. Türk müzik tarihinde Itri'nin yeri neyse, Karacaoğlan'ın yeri de orasıdır.

Müzik türlerimiz arasında olduğu gibi müzisyenlerimiz, bestekarlarımız, sanatçılarımız arasında asla ayrım yapamayız. Müzik konusunda da bir dönem çok ciddi hatalar yapılmıştır ülkemizde.

Türkiye'nin üzerine karabasan gibi çöken Jakoben zihniyetten maalesef Türk müziği de payını almıştır, sanat hayatımızın çölleşmesine neden olmuştur. Müzik inkılabı adı altında Türk halk ve sanat müziğinin yasaklandığı dönemler yaşanmıştır.

Halkı baskıyla, zorbalıkla dönüştürebileceğini zannedenler halkın müzik zevkini de yasaklarla değiştirebileceğini sanmıştır. Son 18 yılda kültür-sanat dünyamızın zenginleşmesinin daha renkli, özgün ve özgür bir karaktere bürünmesinin arkasında yatan sebep budur. Türkiye bizim dönemimizde sadece siyasette, ekonomide, savunmada değil, kültür, sanat, müzik, edebiyatta da prangalarından kurtulmuştur.

Şairleri, yazarları, sanatçıları arasında ayrım yapan, insanları dinlediklerini müziklere, giydikleri kıyafetlere göre ayıran eski Türkiye manzarasına son verdik.

Bu topraklara ait ne varsa hiçbir komplekse kapılmadan ülkemizin bir kazanımı olarak hepsini kucaklamaya çalıştık. Çeşitliliği artıracak her türlü eseri sahiplenme çabası içerisinde olduk.

İstanbul'da artık her tarafı lime lime dökülen AKM'yi yıkıp yerine İstanbul'umuza layık bir opera binası inşa ediyoruz. İnşaatını başta bakanım olmak üzere yakından takip ettiğimiz bu eseri de inşallah en kısa zamanda İstanbul'un ve ülkemizin hizmetine sunacağız.

Göreve geldiğimizde ülkemizdeki kültür merkezi 42 biz buna 74 daha ilave ederek 116'ya çıkardık.

Desteklenen özel tiyatro sayısını 59'dan 328'e, verilen destek miktarını da 850 bin liradan 12 milyon liraya çıkardık. Salgın döneminde sinemadan müziğe, tiyatrodan yayımcılarımıza kadar ciddi destekler verdik.

Birileri istismar peşinde koşarken biz KDV indirimi, destek paketi gibi somut adımlarla sanatçılarımıza sahip çıktı. İnşallah bundan sonra da sanatı ve sanatçılarımızı desteklemeye devam edeceğiz. Bir kez daha CSO Konser Alanı'nın hayırlı olmasını diliyorum.

Burada görev yapacak tüm sanatçılarımıza başarılar temenni ediyorum. Kültür ve Turizm Bakanımız ile ekibine bu güzel eserin ülkemize kazandırılmasındaki katkılarından dolayı teşekkürlerimi iletiyorum".

0
0
0
0
0
0
0
👍
👎
😍
😥
😱
😂
😡