Kudüs ve Ebabil Kuşları

Ebabil Kuşları, Kâbe’yi yıkmaya gelen Ebrehe ordusunu ayak ve gagalarıyla taşıdığı ufak taşlarla bozguna uğratan kuşlar olarak bilinir. Filistinliler ve Ebabil Kuşları ne çok birbirlerine benziyorlar değil mi? Hepimize tanıdık gelmiyor mu? Filistinli çocukların sapan ve küçücük taşlarla Kudüs’ü savunmaya çalışması ile Ebabil Kuşlarının ayak ve gagalarıyla taşıdığı minnacık taşlarla Kâbe’yi savunması. 
Bir yanda Yemen’in hâkimi, kibirli, gururlu ve hadsiz Ebrehe, diğer yanda çağın en merhametsiz ve hadsiz katil devleti İsrail. Biri o dönemin en büyük fillerinin üzerinde, yakıp yıkmak için yola çıkmış bir kibir abidesi, diğeri dünyanın en gelişmiş, en öldürücü silahlarıyla, kadın, çocuk, yaşlı demeden öldürmek ve yok etmek için insanlığa kastetmiş bir katil.

Fille gelip Ebabil ile gidenlerin hikâyesini biliyoruz. Ancak yıllardır uçakla, tankla, topla, tüfekle, gelenlere karşı yine Ebabiller ’in verdiği mücadeleyi anlatan hikâye henüz bitmedi. Mücadeleyi Ebabiller veriyor diğerleri “mış” gibi yapıyor. Mazluma karşı aslan kesilenler, zalime karşı üç maymunu oynuyorlar. Kudüs, Mescidi Aksa bütün Müslümanlar için kutsal ama savunması yalnızca Ebabillere havale edilmiş durumda.

1947 yılından günümüze kadar Filistin topraklarını adım adım işgal eden İsrail’in zulmünü, barbarlığını, hukuk tanımaz pişkinliğini, işitmeyen kulak, görmeyen göz, bilmeyen kimse kalmadı. Ama gören gözler ağma, işiten kulaklar sağır, vicdanları kararmış bir dünyayla karşı karşıyayız

Filistin sorunu, tek başına ne bizim, ne İslam dünyasının sorunu, aslında bir insanlık sorunudur. Çocukların daha doğar doğmaz ölüme hazırlanması, insanlığın ortak acısıdır. Bu sorun, yavrusunu kucağında ölüm ninnileri ile uyutmaya çalışan Filistinli kadının hissedilmeyen kederidir. Babanın evladını, gözünü kan bürümüş teröristlere karşı koruyamamasından dolayı düştüğü çaresizliğin adıdır. Kudüs, insanlığın öldüğü yerin adıdır.

Bu sorun, emperyalizmin ve Siyonizm’in son model katil silahlarına karşı çıplak elle karşı koymaya çalışan mazlumların hayatta kalma sorunudur. Yaşam hakları elinden alınan insanların, yavaş yavaş öldürülmelerine, yerleri, yurtları ellerinden alınmalarına duyarsız kalan bir dünyanın yıkılışının adıdır. İsrail’in işgali altındaki topraklarda onlarca ölü haberi gelmeden, gündemlerine bile almayan, demokrasi ve insan hakları havarisi geçinen batının ikiyüzlü tutumlarının suçüstü yakalanmış resmidir
Yarım asrı aşan bir süredir kan ve gözyaşının hüküm sürdüğü bu coğrafyada Kudüs yetim ve sahipsiz kalmış şehrin adıdır.

Aynı zamanda Müslümanların sığınaklarından başını dahi çıkarmadan Kudüs için ağıt yaktıkları şehrin de adıdır. Sığınaklarında, otoritelerini sağlamlaştırmak için kullanılan şehrin de adıdır. Kudüs ‘te Kâbe gibi Ebabillere emanet.

Ebabillere emanet ettiğimiz Kudüs’ü hepimiz tanıyoruz artık. Kudüs’ü kendine karşı gösterilen samimiyetsiz yaklaşımlardan dolayı döktüğü gözyaşlarından tanıyoruz. Hz Süleyman’a karşı duyduğu mahcubiyetinden dolayı hüzne gark olmasından dolayı tanıyoruz.

Kudüs, Müslümanların ilk kıblesi, ikinci mescidi ve üçüncü haremimiz olan Mescid-i Aksa’yı bağrında barındırıyor. Gözümüzün nuru Efendimiz (s.a.v) miraca yükseldiği mübarek şehir. Hz. Ömer’in kutsal emaneti, Selahattin Eyyubi’nin fetih ruhunun nöbet tuttuğu kutsal bir belde. Yavuz Sultan Selim’in nöbeti devralmak aşkıyla koştuğu mübarek toprak. Ceddimiz Abdülhamit Han’ın canı ve kanı pahasına koruduğu bir peygamberler şehri.

Filistin coğrafyasında günümüzde yaşananlar insan haklarının açık ihlâlidir. Uluslararası anlaşmaların yok sayılmasıdır ki, bunlar; Filistin devleti ile İsrail arasında yapılmış ikili anlaşmalar değil uluslararası hukukun temeli sayılan anlaşmalardır. İsrail, Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyinin Kararlarına rağmen, terörist ve haydut devlet olma tutumunu sürdürüyor. Kudüs’ü işgal etme rüyaları görüyor ve nerdeyse başarmak üzere.

Her geçen gün işgali bir adım daha öteye götürüp, nihai gayesi Filistin’i yutmak olarak şimdi daha iyi görülen İsrail Devletine artık dur demenin zamanı gelmedi mi?

Artık sığınaklarımızdan çıkalım. Filistin davası, Dar ’üs Selam olan barış ve kardeşliğin şehri Kudüs’ün geleceği yalnızca Filistinliler üzerine bırakılamaz. 

Aziz milletimiz, devletimiz tarihten gelen sorumluluğu gereği dün olduğu gibi bugünde Kudüs’le, Mescid-i Aksa ile Filistinli mazlum kardeşlerimizle gönül bağını hiçbir zaman koparmamıştır. Elinden gelen yardımı en samimi bir şekilde yerine getirmeye çalışan belki de tek devlettir.

Dünya üzerinde bulunan 208 devlet var. Bunların 57’si sözüm ona İslam devleti diye anılıyor. Buralardan yeterince bu zulme tepki gelmiyor. Gelin hep birlikte birer Ebabil kuşları da bizler olalım. İnsanım diyen herkes, dini, dili, ırkı ne olursa olsun zalime karşı birer Ebabil kuşu olsun. İnancımız odur ki bu hikâyenin sonunu da Ebabil kuşları yazacak.
 

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KATMAK İÇİN TIKLAYIN