Murat Türkyılmaz

Murat Türkyılmaz

Mahallene Sahip Çık!

İnsana duyguları hâkimdir; yapıp ettiklerinin arkasında her zaman bir duygunun, bir hissiyatın izlerini görürsünüz. Yaşadığımız çağda insanın her ne kadar rasyonel tarafı öne çıkarılsa da, kadim bir hakikattir ki; “insan ruh ile kaim” bir canlıdır. İnsan ruhunu ihmal eden her türlü gayret ve çalışma, insana dair bir şey söylemez ve “ruhsuz” yolculuklar sizi asla sahili selamete çıkaramaz.

Nasıl ki insan, Allah’ın yarattığı en nadide ve muhteşem bir eserse ve bu kıymetini Allah’ın kendisine üflediği “ruh” sayesinde kazanmışsa, insanın eserleri de ancak eserine kendisinden bir ruh üflediği takdirde kıymet kazanmaktadır. Eser derken aklımıza sadece sanat eserleri, edebi eserler vs. gelmesin. İnsanın her bir davranışı, her bir sözü hatta bir bakışı dahi “eser”dir. Bu eserlere bakarak insanın kıymetini anlamak feraset sahipleri için oldukça kıymetli bir vesiledir. İyi bir resim eleştirmeni bir eserin hangi ressamın elinden çıktığını iyi bilir, çünkü her ressam kendi eserine kendi ruhundan bir üslup bahşetmektedir ve bu üslup onu ele veren, onun adeta kimliğini ifşa eden bir imkâna dönüşür, ressam farklı tarzlarda resimler icra etse bile her resimde, kendisinden, kendi ruhundan ipuçlarını mutlaka eserine işlemek mecburiyetindedir.

Şehit haberleriyle yüreklerimizin dağlandığı, her geçen gün ülkemizin hızla istikrarsızlığa sürüklendiği şu günlerde ruhtan bahsetmenin, felsefe yapmanın sırası mı şimdi dediğinizi duyar gibiyim. Aslında ifade etmeye çalıştığım şey tamda gündemin “ruhu”yla ilgili. Kimin düşman kimin dost olduğunun belirsizleştiği, at izinin it izine karıştığı, yön tayinin zorlaştığı sisli bir atmosferde meseleleri anlamaya çalışmak, meselelerin perde arkasını görebilmek için ihtiyacımız olan şey; işaret taşları üzerinde bir o tarafa bir bu tarafa zıplamak değil, nehrin yani gündemin biraz dışına çıkarak suyun akşını izlemek olmalıdır.

***

Topluluklar, kitleler, sosyal guruplar da canlıdır ve bir “ruh”a sahiptirler. Birbiriyle mütenasip ruhların bir araya getirdiği topluluklar, mensuplarının ortak “ruh” tabiatından özellikler taşır ve dışarıdan bakıldığında bu topluluklar, adeta tek bir insan izlenimi verirler. İnsan gibi tepki verirler, severler, nefret ederler, dostluk ya da düşmanlık ederler.

İşte yaşadığımız şu zorlu günlerde ülkenin seyrini ve ufkunu belirleyecek olan siyasi partileri ve onların mensuplarını tanımlamak ve anlamak için yukarıda ifade ettiğimiz yöntemi kullanmayı deneyelim. Siyasi partilerin her biri, bir tek insan kabul edilse, bu insanların ruh halini ve profillerini nasıl tarif edebiliriz? Şimdi yapacağım insan hallerinin hangi partiye tekabül ettiğini ve temsil ettiğini sizlere bırakıyorum.

1… Almanya’ya çalışmak için göç etmiş, oradan kazandığı ile kendisine sarı bir Mercedes alarak mahallesine tatil için gelmiş, beyaz fötür şapkasıyla mahalle kahvesinde caka satan ve herkese “akıl” veren, kibirli bir insandır. Mahalle sakinlerinin kıyafetleriyle, konuşmalarıyla, yaşam tarzları ile alay eden, onlara medeni olmalarını öğütleyen, onlara sürekli görgüsüz ve cahil olduklarını tekrar eden bir insandır…

2…Mahallenin kabadayısı, bir omzunu sağa düşürmüş, var mı bana yan bakan edasıyla ortalıkta dolaşan bir ruh haline sahiptir. Mahallenin namus bekçiliğine soyunmuş, mahalleye yabancı birileri gelse onları köşe başındaki mevzisinden tepeden tırnağa süzen, gereğinde derdest eden sivil kolluk gücü gibi davranmaktadır. Her sorunu bilek gücüyle çözebileceğine inanan, en iyi yaptığı işi nara atmak olan bir insandır…

3…Mahallenin mız mız, şımarık çocuğudur. İstediğini elde edemeyince, evlerin camlarını kıran, kapıların ziline basıp kaçan, mahalle çocuklarından haraç toplayan ve bu çocuğun geleceği karanlık sahip çıkmak lazım diye mahallelinin sürekli gözetlediği, nasihat ettiği fakat kimseye aldırış etmeyen, burnunun dikine giden ve aklı sıra milletin kendisinden korktuğu zehabına kapılmış hastalıklı bir ruh haline sahiptir…

4…Mahallenin abisidir, başı sıkışanın kapısına koştuğu, herkesin derdiyle dertlenen, fakir fukaranın sofrasına oturan, yetimi öksüzü doyuran, ihtiyarın koluna giren, kışın ihtiyaç sahiplerine yakacak temin eden, düğün dernek yapacak olana para toplayan, caminin akan damını tamir ettiren, biri hasta olsa arabasıyla hastaneye yetiştiren, gönlü zengin, alnı secdeli, görmüş geçirmiş biridir. Yeri geldiğinde mazluma karşı müşfik bir baba, yeri geldiğinde sert ve vakur edasıyla haklıya hakkını haksıza haddini bildiren bir insan…

Gün gelir mahallede ki evleri yıkıp, büyük apartmanlar yapmak isteyen müteahhitler mahalleye musallat olur. Menfaatleri uğruna; mahallenin huzurunu kaçırmaya, insanları yurdundan sürmeye azmetmiş bu menfaatperestler, amaçlarına ulaşmak için her türlü hileye, her türlü ahlaksızlığa başvururlar. Mahallenin kirli işlere bulaşmış şımarık çocuğunun eline silah verip mahalleliyi tehdit ederler, mahallenin kabadayısını tahrik edip çıkan kavgalarla mahalle de ki huzuru kaçırırlar. Almanya’dan gelen havalı beyefendi mahalleliye kahvede, evlerini satarlarsa yeni hayatlarının ne kadar güzel olacağını ballandıra ballandıra anlatır. Mahallede ne huzur ne de emniyet kalmıştır. Derken duruma mahallenin ağır abisi el koyar, gerisini Yeşilçam filmlerinden hatırlayacaksınız: mahalleli eline geçirdiği kazma kürekle tüm hainleri defeder, onlara boyun eğmez, mahallesine sahip çıkar.

Kıymetli dostlarım, kazma da kürek te 1 Kasım sandıklarıdır, 1 Kasım ezelden beridir huzur ve mutlulukla yaşadığımız mahallemizden dâhili ve harici tüm hainleri ebediyen kovmanın vaktidir.

Mahallene sahip çık!

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KATMAK İÇİN TIKLAYIN
3 Yorum