Proteinin azı karar, çoğu zarar!

Tüketilen fazla protein, vücutta depolanamadığı için yağa dönüşerek depo ediliyor. Aşırı protein tüketimi idrarla kalsiyum atımını arttırarak böbreklerde taş oluşum riskini artırıyor ve böbreğe ve karaciğere zarar veriyor…
Günlük protein gereksinimi yaşa, bazı özel durumlara göre değişiklik gösterir. Hamilelik ve emziklilik döneminde protein gereksinmesi artar. Ayrıca yanık, ameliyat ve enfeksiyon hastalıkları gibi sağlık sorunlarının görüldüğü bazı durumlarda vücuttan fazla protein atımı olur ve besinlerle daha fazla protein alınması gerekir. Spor yapan kişilerinde protein ihtiyacı artar.  Uzun süreli yetersiz protein tüketildiğinde vücudun kendi dokularındaki proteini kullanmak zorunda kalır. Ve büyüme yavaşlar ve durur, vücut ağırlığı azalır, vücut direnci azalır, hastalıklara yakalanma riski artarak iyileşme süreci uzar..
Büyüme ve gelişme için temel besin öğelerinden biri proteinlerdir.
Proteinler, birçok hücrenin görevini yerine getirmesinde rol oynar.  Özellikle bağışıklık sistemini oluşturan hücrelerin, enzimlerin ve hormonların yapısını oluştururlar.
Bir makromolekül olan proteinler organizmanın önemli ve gerekli bir besin elemanıdır. Proteinler vücutta depo edilemez. Proteinler, aminoasitlerin birleşmesinden oluşur. Aminoasitlerin bir kısmı vücutta üretilirken, bir kısmı üretilemediği için protein kaynaklı besinlerle alınması gerekir.
Amino asit fazlası karaciğerde  “deaminasyon” işleminden geçerek glikoz ve yağa dönüştürülür ve, ya o şekilde enerji için kullanılır ya da yağ olarak depolanır. Proteinlerin “glisemik indeksi” düşük olabilir ama “insülin indeksi” hiç de düşük değildir. Protein fazlası aynı şekerde olduğu gibi karaciğer ve doku yağlanmasına neden olur. Bilindiği gibi; bir süre sonra karaciğer depoladığı bu yağları trigliseritler ve LDL olarak kana verir. Kırmızı etler içerdikleri kolesterol ile doğrudan değil, daha ziyade bu yolla koroner arter hastalıklarına katkıda bulunurken asıl zararları çok farklı yollarla olur;
Hayvansal proteinlerin sindirilmesi ile ortaya çıkan amino asitler ( lesitin, kolin, karnitin ) bağırsak florası tarafından trimethylamine’e dönüştürülür. Trimethylamine ise absorbe edilip kana geçtikten sonra karaciğer tarafından okside edilerek trimethylamine-N-Oxide (TMAO) ya dönüştürülür. TMAO enflamatuar ve aterojenik bir madde olup koroner arter hastalığının etyolojisinde önemli rol oynadığı düşünülmektedir. Araştırmalar et tüketen kişilerin kan TMAO düzeylerinin yemeyenlere göre çok yüksek olduğunu ve bu yüksekliğin kardiyak olaylarla doğrudan ilişkili olduğunu göstermiştir. 

Hayvansal kaynaklı proteinler: Et, tavuk, balık, süt ve ürünleri
Bitkisel kaynaklı proteinler: Tahıllar, kuru baklagiller, kuru yemişler

Fazla proteinin zararları?
Fazla alınan protein, vücutta depolanamadığı için yağa dönüşerek depolanır.
 Gereksinmenin iki katından çok protein alınırsa idrarla kalsiyum atımı artar, böbreklerde taş olumu riski artar.
 Proteinlerin yıkım ürünleri, böbrekler ve idrar yoluyla atılmaktadır. Bu yüzden böbreklerin üre yapma ve atma yükü artırılır.
 Eklemlerde gut hastalığına neden olabilir.
 Hayvansal kaynaklı proteinlerin fazla alımı, içerisindeki doymuş yağ ve kolesterol içeriği sebebi ile kardiyovasküler (kalp ve damar) hastalıklarına yol açabilir.
Kemik Erimesini Artırır.
Protein kan dolaşımındaki asit oranını artırır, vücut da asit oranını nötrlemek için kemiklerdeki kalsiyumu kullanmaya başlar ve erken yaşta bile osteoporoz riski ortaya çıkar.
Depresyon riskini artırır.
Sağlık açısından çok önemli olan probiyotik bakteriler yer alıyor. Mutluluk hormonu olan serotoninin de çok büyük bir kısmı bağırsaklarda salgılanıyor. Bu nedenle ruhsal durumun bağırsak sağlığıyla yakından ilişkisi var. Eğer gerekenden fazla protein tüketirse bağırsaklarınızdaki yararlı bakterileri azalabilir Bu durumun depresyona neden olabiliyor.
İsviçre’de yapılan uzun soluklu bir araştırmaya göre fazla proteinin zararları arasında kanser riskinin artırması da yer alıyor. Özellikle 50’li yaşlardan sonra aşırı protein tüketimi ölüm oranını %75 civarında artırmanın yanı sıra kansere yakalanma riskini de 4 kat fazlalaştırıyor.
Bilimsel araştırmaya göre, et ve bitki temelli proteinlerde bulunan belirli amino asitlerin yüksek miktarda bulunduğu besinlere  beslenen insanların kan basıncı düşüyor ve damar sertliği azalıyor.
Yüksek oranda et tüketiminin başta kolon olmak üzere gastrointestinal kanserlerle ilişkisi sayısız bilimsel çalışma ile gösterilmiştir.
Bilimsel araştırma sonucunda yüksek proteinle beslenen kişilerin diğerlerine göre 4 kat daha fazla kanser riskiyle karşı karşıya olduğu ortaya koyulmuştur.   
Amerika’da yapılan araştırmalara göre yüksek protein diyetini uygulayanların herhangi bir sağlık sebebine bağlı ölüm riski, diğerlerine göre %74 daha fazla. Ayrıca diyabet kaynaklı ölümler de daha yüksek olasılıkta.
Yüksek proteinli diyetlerin -özellikle hayvansal protein ağırlıklı diyetlerin- sigara içmek kadar kötü etkileri olabileceği hakkında sağlam kanıtlar bulunuyor.

Besleme uzmanlığı dışında insan sağlığına yanlış beslenmeyle zarar veren kişiler, ileride vücuda çok zarar vereceğini düşünmeden böbreğimize, karaciğerimize fazla protein yüklemesi yapabiliyorlar; (Karaciğerimiz dâhili ve harici toksinleri detoksifiye etmekte çok başarılı, yeter ki kapasitesinin üzerinde bir yük bindirilmesin )
 Her gün 2-3 yumurta yiyin, Her öğünde et yiyin, lahmacun yiyin, Her gün bol bol işkembe, paça-kelle çorbası önerilen kişilere, bol bol siğara için demekten farksız zarar verdiklerinin farkında değiller ya da sorumsuzlar. Sağlıklı bir beslenme programı uygulamak ve almanız gereken protein miktarına uygun bir beslenme programı almak için size en yakın Diyetisyene başvurabilirsiniz.
Doğru ve kalıcı bir beslenme tarzınız olmalıdır.

 

 

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KATMAK İÇİN TIKLAYIN
1 Yorum