Kubilay Öztürk

Kubilay Öztürk

Ömerlerin İkbal Teri

Hikaye Olunur Ki; Deli/Veli Pehlülü Dana hiç gülmezmiş. Halife Harun Reşit, yakınındakilere, “Ben Pehlül’ün güldüğünü hiç görmedim, görüp bana haber getirene bir kese altın vereceğim” demiş.

İçlerinden biri hiç vakit kaybetmeden Pehlül’ü takip etmeye başlamış ve gün içinde üç kez güldüğüne şahit olmuş. Koşarak halifeye gelmiş ve durumu bildirmiş. Halife, “Bana Pehlül’ü getirin” demiş ve huzuruna çıkarılan Pehlül’e, “Sen kolay kolay gülmezsin. Bana haber geldi ki, bugün üç kez gülmüşsün. Hikmeti nedir?” diye sormuş.

Haber getirenin doğru söylediğini belirten Pehlülü Dana, neden güldüğünü anlatmaya başlamış: “Sabah evden çıktım. Çarşıya doğru yürürken önümde yürüyen bir ailenin konuşmalarına şahit oldum. Kadın hamileymiş, karı koca doğmamış çocukları için telaşla alışveriş yapmaya gidiyorlardı. Bir an için o çocuğun ölü doğabileceğini düşününce insanoğlunun telaşına güldüm. Çarşıya ulaştım. Bir vatandaşın ayakkabıcıdan ayakkabı alırken, ayakkabıcının yakasına yapışıp, alacağı ayakkabı için “en az üç yıllık garanti isterim” dediğine şahit oldum. Her an ölebileceğini unutmuş olduğunu düşünerek, haline güldüm. Sonra kasabın önünden geçiyordum. Her hayvanın kendi bacağından asılmış olduğunu görünce, derin bir nefes aldım ve gülerek Allah’a hamdettim.”

Buraya kadar dinleyen, Halife, “Kasap tezgahında her hayvanın kendi bacağından asılmasına gülmenin Hikmeti nedir?” diye sorunca Pehlülü Dana, “Senin idaredeki yanlışlarının hesabı bana sorulursa ben ne yaparım diye çok korkuyordum. Kasabın önünde gördüm ki, koyunu da keçiyi de kendi bacağından asmışlar. O zaman anladım ki, senin hesabını sana benim hesabımı bana soracaklar, o zaman da senin haline güldüm.” demiş.

Evet, adı üstünde hikaye işte!

Lakin bu tür hikayelerin bize ulaşmış olmasının nedeni; doğruluk derecesi değil, içinde taşıdığı mesajın ruhudur.

Peki ben bu kadar şeyi niye yazdım? Bunun cevabının netleşmesi için biraz daha sabırla beklemek ve zanna düşmemek için gerçeğe vakıf olmak gerekiyor.

Gerçeğine vakıf olmak istediğimiz temel soru şu: Her an ölebileceğimiz şu üç günlük fani dünyada; ACABA ÖMERLERİMİZ MEMLEKETİN İKBALİ İÇİN Mİ? YOKSA BİRİLERİNİN İKBALİ İÇİN Mİ? TER DÖKECEKLER!!!

Şayet Reis’in de bizim de yana yana aradığımız Ömerlerle MEMLEKET’in İKBAL’i için dökülürse terler, bundan hem memleket, hem vatandaş, hem gelecek nesillerimiz faydalanacaktır. Biz de hem dualarımızla hem de kalemimizle ölünceye kadar seve seve hizmet ederiz. Yok şayet dökülecek terler, Memleketin bekası, vatandaşın refahı için değil de birilerine han hamam sağlamak derdiyle dökülecekse ahanda buradan söylüyorum, Allah nasip etmesin! Biliniz ki, bu daha bedduanın girişi, bir de bunun teheccütü var!!!

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KATMAK İÇİN TIKLAYIN