Abdullah Yadigar

Abdullah Yadigar

Mübarek Ramazan ayına kavuştuk

Mübarek Ramazan Ayına kavuşmanın mutluluğunu yaşıyoruz. Cuma’yı Cumartesi’ye bağlayan gece ilk teravih namazını kılıp, sahura kalkacağız. 2 Nisan Cumartesi günü de ilk Ramazan orucumuzu tutacağız.

Covid-19 tedbirleri kapsamındaki önlemler nedeniyle, son iki yıldır evlerde kılmak zorunda kaldığımız teravih namazlarımızı bu yıl, inşallah camilerimizde kılacağız.

Kur’anı Kerimde; ‘’Demek ki zorlukla beraber bir kolaylık vardır. Evet, doğrusu her güçlüğün yanında bir kolaylık vardır.’’ (İnşirah Suresi Ayet 5-6) Buyurulur.

İslâm’ın beş temel esasından olan Oruç, önem sırasına göre namazdan sonra ikincisidir. Farzı ayn bir ibadettir.

Âkil ve bâliğ olan (ergenlik çağına gelen) kadın ve erkek her Müslüman’a Ramazanda oruç tutmak farzdır. Hasta veya misafir (yolcu) olanlar isterlerse oruçlarını Ramazan’da tutarlar, isterlerse tutmayarak hastalar iyi olduktan sonra, misafirler (yolcular) de seferden döndükten sonra gününe gün kaza ederler.

Ramazan Orucunu tutmanın farziyeti ayeti kerimede şöyle beyan edilmektedir; ‘’Ey iman edenler! Allah’a karşı gelmekten sakınmanız için oruç, sizden öncekilere farz kılındığı gibi, size de farz kılındı. Umulur ki korunursunuz.’’(Bakara Suresi-Ayet-183)

Ayetin sonundaki ‘’Umulur ki korunursunuz’’ ifadesi, orucun hikmetine dikkatimizi çekmektedir. Allah Tealâ, her derde bir deva, her hastalığa bir ilaç verdiği gibi kötülüklere karşı da korunma vasıtaları vermiştir. İşte orucun bir özelliği de bizi kötülüklerden koruyan bir ibadet oluşudur.

Nitekim Peygamberimiz (s.a.s.) orucun bu özelliğini hepimizin kolayca anlayabileceği şekilde açıklayarak şöyle buyurmuştur:

 ‘’İnsanoğlunun her ameli (ibadeti) kendisi içindir; yalnız oruç müstesna; çünkü o benim içindir, onun mükâfatını da ben vereceğim. Oruç kalkandır (kötülükleri önler). Biriniz oruç günü olunca kötü söz söylemesin, bağırıp çağırmasın, cahilce davranmasın, birisi ona sataşır veya bulaşırsa: ‘Ben oruçluyum, ben oruçluyum.’ desin! Muhammed'in hayatı elinde olana (Allah'a) yemin ederim ki, oruçlunun ağız kokusu kıyamette, Allah nezdinde mis kokusundan daha güzeldir. Oruçlunun yaşadığı iki sevinci vardır: İftar edince bu sebeple sevinir. Rabbine kavuşunca da orucundan dolayı sevinir.’’ (Ahmed, Müslim, Nesaî)

Oruç ibadeti, yalnız Muhammed Ümmetine değil, diğer ümmetlere de farz kılınmıştı. Fakat onların orucu başka günlerde ve başka aylarda idi. Bize ise ramazan ayında farz kılındı. Kur’ân-ı Kerim’in nazil olduğu, içinde bin aydan daha kıymetli Kadir Gecesinin bulunduğu ramazan ayının tercih edilmesi, bizim için nimet üstüne nimet oldu.

Muteber ilmihal kitaplarımızdan merhum Ömer Nasuhi Bilmen hocanın ‘’İslâm İlmihali’’ adlı kitabında (oruçla ilgili özetle) şu bilgiler yer almaktadır.

Orucun meşru kılınmasındaki hikmet, pek aşikârdır. Şüphe yok ki, Allahü Teâlâ Hazretleri, kayıtsız ve şartsız her şeye Hakimdir. Elbette O'nun kullarına emrettiği ve caiz gördüğü şeylerde birçok yararlar vardır. Biz bunları gereği gibi bilmesek de, muhakkak hikmetleri vardır.

Bununla beraber orucun din ve âhiret yararlarından başka, sağlık yönünden, sosyal ahlâk bakımından birçok yararlarını pek, iyi takdir edebilmekteyiz. Bu konu üzerinde yazılmış bir hayli yazı ve risale vardır.

Bir hadîs-i şerîf de buyurulmuştur: "Her şey için bir zekât vardır. Bedenin zekâtı da oruçtur. Oruç sabrın yarısıdır."

İnsan oruç sayesinde hayvanî duygularını azaltır, ruhunu artırır ve meleklik sıfatı ile vasıflanmaya başlamış olur.

Oruç sayesinde cemiyetin içtimaî ve ahlâkî hayatından başka bir fazilet ve aydınlık doğar.
Oruç tutan kimse, nefsini birtakım şiddetli arzuların saldırısına karşı direnmeye alıştırır, nefsin taşkınlıklarına karşı koymayı sağlar.

Oruç tutan kimse, bir zaman mahrumiyete katlanır. Bu mahrumiyet, yiyecek ve içecek bulamayan herhangi bir yaratığın içine düştüğü acizliğin benzeri değildir. Bu irade bile benimsenmiş, yüksek bir hedefe yönelik bir mahrumiyettir, bir nefis mücadelesidir. İnsan bu mahrumiyet sayesinde yoksulların ve mahrumların hallerini tecrübe ile anlamış olur. Böylece kendisinde acıma, şefkat ve yardımlaşma duyguları artar, insaniyet için pek faydalı hale gelir. Ayrıca kendisinin duyacağı manevî hazlar ise, her türlü düşüncesinin üstündedir.

Mabud'unun kutsal emrine bağlanarak, hak sahibi olduğu nimetlerinden bir müddet mahrumiyete katlanan insan, artık başkalarının nimetlerine göz diker mi? Başkalarının zararına çalışır mı?

İşte, bütün insanlığın yararına hizmet eden kutsal bir ibadetin şer'î yönden hikmeti apaçıktır. Bunu anlayamamak için insanın düşünce ve duygudan büsbütün mahrum olması gerekir.

Mübarek ramazan ayının bizlere, İslâm âlemine ve bütün insanlık için hayırlara vesile olmasını Cenabı Hak’tan niyaz ederim. 

  Abdullah YADİGAR-01-04-2022

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KATMAK İÇİN TIKLAYIN